Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabaran duyguların ardındaki kırlent..

  Şu rüzgarlar, dile gelse! Taşısa yanı başına hasretliğimi, Yatağına serse... Tir tir titretsede cılız bedenimi, razıyım...  Serin geceler, dudaklarımdan dökülen hüzünlü heceleri, dağı, taşı yaran, içimdeki kör olası ızdırap selini ulaştırmalı sana! Seferber olmalı, gezegendeki doğal afetler... Bu gün daha bi ayaz şehrin havası. Gün geçtikçe sertleşiyor bahçedeki ağaçların dansı... Kaç gün oldu bilmiyorum... Saymayı bıraktım... Geceleri, senden yadigar kırlente sarılarak uzanıyorum. Uykuya dalabildiğim gecelerin sabahında, kucağımda kırlent, sımsıkı sarılmış uyanıyorum. Bir annenin yavrusuna bedenini siper etmesi gibi... Öyle kıymetli... Senden bir parça, bir uzuv gibi... Bu sabah uyandığımda göremeyince panikledim! Yorganı eşeledim. Bakışlarımı yere yönelttiğimde, yerde, yatağın kenarına sıkışmış buldum onu! Biraz söylendim haliyle. Öfkelendim kendime! Usulca uzanıp, kucakladım, sarıldım... Muhtemelen pek bişey hissetmedi. Yaşananlardan, yokluğundan etkilenmedi, belki farkına varmadı

Yokluğun yok edici sınırı...

  Tarifi zor bu boşluğun  Sözlükte yeri yok, Yokluğunun... Mesafelerin arsızlığına, Göz kapaklarımın ıslaklığına Ve geçen her dakikanın kampçılarına  Lanetler okuyorum! Kehanetler savuruyorum gök yüzüne  Nisan'da kar taneleri düşüyor üzerime  İsyanlar başlıyor sömürgelerde  Ve her an artıyor mesafe!  Gece çöküyor, tüm hiddetiyle Sinsi sisler giriyor zihnime  Anı hırsızları doluşuyor hücreme  Siyaha boyuyorlar göz yaşlarımı var gücüyle  Karanlık sarıyor dört bir yanımı  Gök yüzü alıyor hıncını  Çaresiz benliğimin tüm sanrıları Boşluğuna sarılıyor Kayboluyorum...