Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ekmek

Ekmek kırıntısı gibi üzerimden silkelemek istediğim durumlar var. Maksat kuşlar aç kalmasın.. 

Uykusuzluk

Geceleri uyumak iyice zorlaşmıştı. Saydığım koyunlar milyonları buluyor pekte işe yaramıyordu. Uykusuzluk, göz altlarımda giderek büyüyor, torbalar konteynırların kenarlarından taşıyordu. Sabahlarda ayrı bir sorunsaldı. Yataktan spatula yardımıyla ayrılıyor ve yanık tava dibi gibi vücudumu telleyerek kalan parçalarımı sıyırıyordum. Düzen bozulmuştu bir kere. Can sıkıcı saatlerde uyanmak, keyifsiz bir günün habercisi uykusuz geçen geceler, birbirini kovalıyordu. Yan dairedeki insanların horlama seslerini dinliyor ve imrenerek taklit ediyordum. Gece eğlencem.. Gıcırdayan yatak ve sabahın ilk korna sesi duyulduğunda susmamayı kendine borç bilen bilir kişi abimiz başlıyordu konuşmaya. Çok hızlı geçişler yapıyor, hayretlerden ohalara sürüklüyordu uykusuz bedenimi. Kahvemi içmiş lakin ayakta uyur vaziyette sadece kafa sallama modum çalışırken kıstırıyordu bir köşede. Susana kadar arabanın arka camında kafası koparcasına headbang yapan köpek gibi duruyordum öylece. Elbette susacaktı ve

Küçük Kadın

Kapıdan girer girmez gocuğumu, bulunduğum yere bıraktım. Çanta, atkı, şapka ne varsa fazlalık derhal kurtuldum.. Birden gülümseyen tatlı yüzüyle bedenimi sardı. İçimde yeni tazelikler yeşerten bir kucaklaşma oldu ve kollarımı daha sıkı sarılma isteği kamçılamıştı. O küçücük, sevimli bedeni o gün bir yaş daha atmıştı. Küçük çekik gözleri, gülümsediğinde bir tık daha küçülüyor, ağzı genişliyordu. Ne kadar yakışıyordu gülmek..  Gözlerimi kapattım. Yeni demlenmiş çay tadında sıcacık tutulası narin eller gibi ikikatına çıkardı, anın keyfini..  -Ondakika daha kal, bizimle otur, dediğinde gitmem gerekiyordu. Eskiden ne çok zaman geçirirdik. Uzun kahve sohbetlerimiz, kahkahalarla bezenmiş yolculuklarımız olurdu. Gözlük camlarının üzerinden yüzüme bakar, uzun ve bir o kadar narin parmaklarıyla paketinden sigarasını çıkarıp yakardı. Sinirlense, asla ağrasif olamaz tiz ve yumuşak sesiyle musiki tarzında söylenirdi..:) Sürekli süzülme hali, hayran bırakır nitelikte ve gösterişten ep

Kararsızlık

Buraya oturmak ister misin? dediğinde bunu düşünmediğimi fark ettim. Susup ikisininde yüzüne, açık büfedeki onlarca seçeneğin içinden ne yiyeceğine karar veremeyen fakat açlıktan rengi atmış bir yemek canavarı gibi baktım uzunca. Biri -demek ki istemiyor dedi. Diğeride onayladı. Bir an rahatladım. Adıma, isteğimin ne olup ne olmadığına karar verilmişti. Biraz sonra tekrar oturulacak yer seçme sorunsalı çıktı karşımıza. +Konuya açıklık getirelim tatlı yemek istiyorsan, az önce istemediğim yere oturabiliriz dedim ve oturduk. Nötr olamıyorsan net olmalıydın. Ucu açık ve sonu yok. Burnumun ucu donmuştu. Neden bu kadar seçeneğimiz var diye düşünmeye başladım oturduğum andan itibaren. Neredeyse heryerin oturma düzeni, menüsü, ışıklandırma ve aksesuarları aynı. Farklı olan ayrıntılar göze çarpmayacak kadar küçük ve belirsiz. Seçenekler çoğaldıkça, kararsız insanlar sürüsüde çoğalıyor ve ne istediğini bilmeyen sokaklarda aradığını bulmaya çalışan soğan filizleri konumuna düşüyoruz. Kend

Delik Çorap Part II

Evden çıkmak için hazırlanmış, kapıdan çıkmak üzereydik. Tam arkasında kapı eşiğinde beklerken fark ettim. Çorabın yırtılmış diyemedim. Neden söylemedim bilemiyorum. Yırtık çoraplarla bir başkasının evinde ayak parmaklarını oynatarak oturmasını izlemek, huzursuzluğumu arttırıyordu. Farkında bile değildi. Üzerimde yetişkin bir fil ağırlığınca baskı hissediyor ve kendime sövüyordum. Aslında abartılacak birşey değildi. Herkesin başına gelebilir, gayet normal bir durumdu. Alt tarafı, vücudunun alt kısmında bulunan bir organa geçirdiğin bez parçası delinmiş! Bu cümleler avunmama yetmedi.. Bazen, tam boğazındaki tellere değip ağzının içinden fışkırmasını beklediğin o cümleyi kuramazsın. Hepsi bu. Bu kadar basit. O yırtık çorapların içinde salınan ayaklar gözümün önünden uzun bir süre gitmeyecek.. Eve döndüğümüzde fark edip, hiç umursamadığı o aptal, küçük delik parçası!! Geçirdiğim son dört saatimi burnumdan getirdikten sonra son yolculuğuna, çöpe uğurlandı.. 

Toplantı

Sonra uzun bir sessizlik oldu. Kafamın içindeki düğünde takılar takılmaya başladı.. Gelinliğimi altınlarla örttünüz, sizin derdiniz ne? (Gelin bağırıyor ama fondaki oyun havasından kimse duymuyordu) Nerede kalmıştık? Konumuz neydi? O sessizlik o kadar uzun mu sürmüş? Toplantıda neler olup bittiğine dair hiç bir fikrim yok. Aklım nerede? -Aylık endeksimiz, hiç olmadığı kadar düşük. Ürün eski rabetini geri kazanmalı beyler? Yeni bir reklam yayınlamaya sıcak bakıyorum. Hah. Dansa geçmişler gelinin suratı buruşuk kuru kayısı gibi. Topuklu ayakkabıdan olsa gerek. Ah şu kadınlar! Bu kadar eziyeti hangi mantıksız sebeple yapıyorsunuz? Kim bilir. Tabi, kendileri dahi bilmiyor olabilirler. Çocuk çığlıkları, dedikodular.. Gelin ile damadın başından kayıyor, para yağmuru gibi. -Mehmet bey, ... firmayla irtibata geçmenizi istiyorum! Bu düğünde yer almadığım halde biri adımı biliyor. -Mehmet bey, toplantıya bedenen mi katıldınız? Ben takı takmıyorum. Hayır.

Çöp Kokusu

Fakat herkes anlaşılmak istiyor Mehmet Bey.. Kendimizi tanımlamadan diğerlerine %100 tehşis koymak derdindeyiz. -Etoloji ile ilgileniyorum. Peki. -Hayvanlar, bio çeşitlilik.. Gözlerimi kamaştırıyor, kuzey ışıkları.. +Zekiye teyze çöpünü dairesinin kapısına bırakıyor. Binanın içini çöp kokusunun sardığını fark ediyorum. Peki. Enstrümanel düşün, sen bir kemansın! Nazik ol ve etkileyici.. -Boşverelim şimdi Zekiye teyzenin çöpünü canım. Güzel kokular düşünmeli. Limon bahçesi gibi mesela.. Uzanırken toprağın güvenilirliğinde, etrafını saran o tarifsiz güzelliği ile  dallardan sarkan limonlar.. Sarının olabilecek en alımlı tonu.. +Söyledim efendim. Bırakmaz mısınız çöpünüzü. Lütfen. Ama dinletemiyorum ki.. Ne diyordum. Hah işte, Mehmet bey bahsetmek istediğimi çok yerinde özetlediniz. Anlaşılmasakta olur. Sessizce oturabiliriz, saldırmadan ya da aldırmadan... Oturmasakta olur.. 

Gelecek

Sağ kaşı sol kaşa eşitleyememek gibi, bu günden ertesini belirlemeye çalışmak.. "Geleceğe yatırım yapıyoruz" sonra? Bu günü yedik bitirdik ama geleceğe bir dilim ayırmamız icap ediyor.. Yaşamadan, nefesimizi tutup, yarın için tüm enerjinin depolanması ne kadar makul değil mi? Kırılmadan kemiklerin.. 

Müziğin Dansı

En son sıra bekliyordum. Saatlerce orada öylece, cansız manken gibi oturduğumun farkına vardım. Ne işim vardı? Hatırlayamıyorum. O kadar uzun zaman, orada, öylece oturmuşum. Müziğin dansı kulaklarımı kalabalık gürültüsünden sıyırmış ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan hava çoktan kararmış.. 

Rahatyüzügörmek

Karanlık bir gündü. Sabah olduğunu alarm çaldığında fark etmiştim. Gökyüzü, olgunluğa erişmiş kırmızı elma edasıyla tepemde salınıyordu. Sabah ritüelini aradan çıkarıp, çalışma masama yöneldim ki, zilin sesiyle irkildim. Henüz Alfred (harika gözleri olan karga) bile uğramamıştı. Gelen postacıydı. Sabahın yedibuçuğunda kapı ancak ve ancak borç için çalabilirdi diye düşündüm. Öyleydi. Gerekli noktaları damgaladıktan sonra içeri döndüm. Evde bu saatte bulunuyor olmam şans eseriydi. Kredi takibi böyle birşey heralde diye geçirdim içimden. Hangi saat diliminde ve nerde olduğumu hiç sekmeksizin biliyorlardı.. Rahat bir nefes alıp, keyifle oturmama izin yoktu. Bu lüks ancak ormanın derinliklerinde bir göl kıyısında mümkün görünüyordu...

İzmarit

Öylece yürüyordum. Bir yandan Pink Floyd günlük-dozu kulaklığın kabloları yardımı ile beynime enjekte ederek. Kendimi müziğe kaptırmıştım kii önümü uçan bir izmarit kesti. Afalladım. Sağ bacağıma değmiş, ne varki bir delik açmasından kurtulmuştum. Başımı kaldırdığımda, iri, kaşları çatık bir adam bana bağırıyordu. Kulakğı hızlıca kulağımdan ayırdım ve +Biraz daha dikkat eder misiniz? dedim. Adam bağırarak -Özür diledik ya!! dedi. Yüzene tiksinti ve şaşınlıkla bakakaldım. Anlayamıyordum. Ne söylememi bekliyor olabilirdi? +Çok afedersiniz beyfendi. İzmaritinize çarptım. İstemsizce oldu. Öylece yolumda ilerliyordum. Sizden sağ bacağım adına özür dilerim. Hayat giderek garipleşiyor ve insanlar nezaketi unutmuştu. Bunu bir kez daha uçan izmarit sayesinde tescillemiştim. Teşekkürler uçan izmarit. Sevgiyle kal...

Balık

Büyük balık küçük balığı yemiş. Büyük balığı da biz.. Afiyetle..

Tabu

Vasatla yarışan bir kimliğiniz var. Bağırarak konuşan, hırçın tavırlar sergileyen ve agresif.. Kavga eder gibi.. Halbuki konu kıyafetler! Kimin ne giyeceğine "SİZ" mi karar veriyorsunuz? Sokaklar, caddeler, apartman daireleri insanlarla doluyken tek tip bir tarz olması mümkün mü? *Benim gibi giyinmeyen herkez ... Ne? Neler saçmalıyorsunuz? Bu da bir ırkçılık göstergesi değil mi? *Olması gereken ... Nedir olması gereken? Ya da olması gerekeni kim belirliyor?

Hastalık

Vücuduna ne kadar mikrop varsa bulaşmıştı. Köh köh öksüyor. Gözlerini ekrandan ayıramıyordu. Bu nasıl hapşırık? Zemin kattaki Nejla hanım eminim duymuştur. Ne kadar rulo kagıt havlu varsa, çöpteydi. Bitmek tükenmek bilmeyen, musluktan akan su gibi, burun deliklerinden dudağına süzülen sümükler... Bir tarafında şarj kablosu, diğer tarafında kulaklık! Bu hastalık sana hiç mi hiç yakışmadı. Mahallenin yılışık kedisi Müzeyyen'in her yiyecek verene yapışması gibi, paçalarına yapışmıştı bir kere.. 

Maskeler

Geri çekildim.. O sesler, dokunuşlar, saçlar.. Hunharca kıpırdanan dudaklar.. Soğukta zangır zangır titreyerek kahvehanenin kapısında sigara içen yaşını almış Ahmet amca gibi attım kendimi sokaklara. Titiredim haliyle.. Gocuğumun ceplerine sakladım ellerimi. Soğuktan kaçabilirmişçesine.. Parmak uçlarımı hissetmeyi bırakana dek, yürüdüm. O yürüyüş hiç bitmeyecekmiş gibiydi. Tıpkı soğuk gibi..

Yorumsuz mu?

Ne anladın bu okuduğundan? Ne hissettirdi? Neler saçmalıyorum? İşin aslını boşver şimdi. Sencesi ne bu sözlerimin? Orda mısın? Bir cümleyi çok mu görüyorsun? Hadi kursana! Klavyen paslanıcak! Tek korkum bu! Orda mısın?? Yazmaya devam etmemi ister misin? Aptalca süren hayatımdan alıntılar hoşuna gidiyor mu? Orda mısın? Burada barınabilir miyiz beraber? Hadi...

Ego

Gökdelenlerle yarışan, dağları aşan, o koca burnun.. Tanrı aşkına!! Tanrıya bedenini yararcasına bağlı ve inançla boy gösterirken nasıl oluyor da... Bu denli.. Komedinin yeryüzüne gelmiş canlı örneğisin! Oturtamıyorum kafamda. Kafasız mıyım? Ne münasebet! Üzerinde "Ego" yazan pankartın çok yakışmış. Alkışlar sana.. Tüm tebrikler paçalarından aksın, hayatın boyunca.. 

Kek

Yazıyor, siliyordum. Tekrar en baştan başlayıp.. Olmadı.. Sil. Tekrardan.. Sağ tarafı yanmış, sol tarafı çiğ kalmış bir kalıp kek gibi güne başladım. Hep bir yarımyamalaklık söz konusu.. 180 derece ısıya dayanamayan plastik kap mıyım? Bu ne hal?  

Sokaklar

Sokaklar bomboş.. Sanki biri gelip insanları süpürmüş gibi..

Delik Çorap

Çok hızlı yaşıyoruz azizim.. Duygularımız anlık iletiler gibi, bir bip sesiyle değişiyor. Sürekli koşar adım.. Çantamız kopuyor, ayakkabımız yırtılıyor, atkımızı düşüruyoruz.. Yine de durmuyoruz.. İhtiyaçlarımız hiç bitmiyor.. Listeden iki ürün çıkarsak, beş ekliyoruz.. Çok yorulduk azizim! Çoraplarımızın parmakları delindi. Biraz mola gerekiyor..

Kapitalist

Yalnızlığı mesken tutmuştum. Artık geri dönüşü yoktu.. Tüm insan seslerinden sıyrılıp, kulağıma sessizlik ve müziğin değmesinden haz alıyordum. Kuytulara saklanmayı, köşeme çekilmeyi çocukluğumda bellemiştim bir kere.. Televizyon programlarında tartışan, kötü haber veren iyi giyimli insanlardan özellikte tiksiniyordum. Ruhumu emikleyen sülüklerdi onlar. Kendi sesimi duyamaz oluyordum. Bu panik etkisi yaratırdı.. Alarmlar çalıyor, kahvaltılar hazırlanıyor, sokaklara atılıp korna seslerinde boğuluyordum. Doğama dönmeliydim, farkındaydım.. Bu kaos gün geçtikçe içine çekiyor ve bir kasıga gibi ne varsa yok ediyordu... 

Mehmet Bey Part II

Mehmet bey sigortalı işinin ona tanıdığı yüksek müsade gününü, sümüklü böcek misali yatağa yapışıp, sıvılarını yatağın rasgele yerlerine saçmakla geçiriyordu. Öğlene kadar uyansada kalkmaya tenezzül etmezdi. Tuvalete girip çay&sigara içerek, ayakları üzerine basamayacağı uyuşmanın eşiğine gelmeden, yeterli vakit geçirdiğini düşünmezdi. Sürekli yemek yiyip, sarı kanepesinde günü bitirmek en sevdiği durumdu. Hiç birşey yapmak zorunda olmamanın verdiği rahatlık onu tatmin etmeye yetiyordu.. 

Salyangozlar

Bahçede ahenkle dans eden ağaçları seyretmekten büyük haz alıyorum.. Gün ışığıyla rengini bulan otların içinde salyangozlar hunharca besleniyorlar. Doğanın mükemmel anaçlığı, yine baş döndürüyor.. Bu sahnede insanın yeri, olabildiğince gürültücü, kirli ve boğucu duruyor.. 

Kenetlenmek

Uyurken elini tutmayı bırakmıyordum. Özellikle baş parmağını kavramak hoşuma gidiyor, her gece tekrarlıyordum. Yavaştan hırıltılı sesler çıkarmaya başlamıştı. Sonrasında gök gürültülü horlamaya geçti.. Uyudu.. Elimi daha sıkı tutmaya başladı, uyurken de sevmeye devam ediyordu.. 

Tiyatro Azizi

Bir tiyatro oyununa gidip, oyundaki absürt bir karaktere gönül verdiğiniz oldu mu? Sanki o salondan çıktığımda, o da benim gibi yaşadığı yerin yolunu tutup, köhne ve pas kokulu bir binaya girip, dairesinde tv başında sabahlayacakmış gibiydi.. İkinci perdeye geçmeden kulise koştum. O karakterle konuşmalıydım. Karşımda o'nu gördüğümde, mimiklerinin yapmacıklığı miğdemde bir yumruk sancısı başlattı. Konuşmayı yarıda kesip, oradan uzaklaştım. Herşey oyundu, biliyordum. Hayran kaldığım karakterin, baharatlarla değişime uğramış bir yemek gibi yapmacık yaklaşımı iştahımı kaçırmıştı. İkinci perdeyi izleyemezdim.. Bozuk bir kafayla, çıktığım deliğe geri döndüm... 

Partner

Kollarımı ve bacaklarımı o'nun kullanılmamış bölgelerine kenetlemeyi seviyorum. Bütünüyle deli olmayı ve bu deliliğe istekli bir partnerimin bulunması mutlu ediyor. Boş boş kanepede oturup, koyu yeşil duvarları izlerken, sessizce yanıma sokulup yumuşak ellerini yüzüme bastırıyor... Kahkaha patlatıyorum.. Tanrım; bu saçmalıklar olmasa gülemeyiz diye düşünüp başa sarıyor, yuvarlanıyoruz.. Çimlerdeymişcesine.. Saçlarını kesiyor, manikür yapıyor, birbirimizi kremliyoruz.. Yağmur yağıyor. Yaşadığımız kent sel altında. "Hadi sel'e kapılalım" deyip kendimizi sokağa atıyoruz.. Soğuk ruhumuzu ele geçirmeden tekrar dairemize dönüp, sevişerek birbirimizi ısıtmalıyız diyecekken üzerime atlıyor.. Gülüşmeler.. Ve tekrar yuvarlanıp bir bütün kalıyoruz.. 

Öpücük

Akşam olsun, dükkanı kapatıp birbirimize koşalım.. Huncarca sarılıp, parmaklarını öpesim var..

Bir Parça Huzur

O sarı sandalyeye bakmaya doyamıyordum. Kahvemi yapıp, sigara eşliğinde onu izlemeye bayılırdım. Kafamdaki düşüncelerin renk bulmasına olanak tanırdı. Küf yeşili duvara dayanmış, sarı, katlanan sandalye.. Bir de katlanıyordu. Yer kaplamak istemezdi, hınzır. Duruşu davetkar ve göz alıcıydı. Rahatlığını garantilercesine bir his uyandırıyordu. Oturduğum da, birebir aynı, fakat kaktüs yeşiliydi. Ki rahatlığım için elinden geleni yapıyordu. Duvarla bu ahenkte dans etmesi mümkün görünmüyordu. Bende üzerine bir güzel yerleşirdim. Ve o sarı sandalyenin duruşunu gözlemlerdim. O sarı sandalyeden uzakta, standart, göz yoran ve rahatsız bir sandalyede otururken, rahatlığı ve zevki zirvede bıraktığımı iletmek istiyorum.. Özlem ve hasret ile... 

Mehmet Bey

Mehmet bey sabahları kargalardan erken kalkıp, günün tüm saatlerini gerekli işleri yaparak geçiyordu. Akşam olduğunda sigortalı işinden sıyrılıp, kendini dairesinin güvenli kollarına bırakıyordu. "Günün en sevdiğim anı" dediği o an'a geçmek için hızlıca karnını doyurup, temizleniyordu. Sarı kanepeye uzanıp, olası en iyi partnerine sarılmak arınmaktı. Kalın, koyu ve desenli perdeleri çekti. O andan sonra sabaha kadar olan an'ların hepsini kendi için yaşayacaktı.. 

Bedeller

Güzel olmanın bedelini tecavüzle ödeyen bir kadın gibi, doğmamın bedelini yaşayarak ödüyorum..

Günlük

Uyandığımın farkına vardığımda, çoktan klozete oturmuş ve sigaramı yakmıştım. Evin, uzuvları titreten katı soğuğunu, tenime değen klozet kapağında iyice hissettim. Alışılmış sabah ritüelini tüm emirlere uyarak yerine getiriyordum. Gidip kahve yapmalıydım. Böylece bir öncekiyle aynı ve lezzetsiz günüme başlayabilirdim. Köleliğe devam edebilmem için şık giyinmem, güzel kokmam gerekiyordu. Ağzımın içindeki, asitli, ayakkabımsı durumu fırçaladım. Artık, hayatın tüm zevkini ve neşesini bulduğum kötünün iyisi işime gidebilirim.. İnsanlar yüzüme bakıp, +İyi görünüyorsun diyorlardı. İyi değildim. Fakat iyi görünüyordum! Bu herşeyden önemliydi.. İyi görünmeliydim..

Otopark Cehennemi

+Sana yol gösterdim! Aracını park etmene yardımcı oldum! Sende hiç bir yere çarpmadan, sıfır yanaştın! Şimdi paramı ver!!