Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaskatı ruhların yarattığı boşluktan harabeler

  Bir başarızlık öyküsü insanlığın yeryüzündeki varlığı..  Sahi başka bir canlı daha var mı tüm yaşamı yok etmek için bu denli çalışıp didinen? İnsan değil mi üzerine bastığı toprağın diriliğini dahi hissetmeyen? Kendine gereksiz zo runluluklar yükleyen.. Ve üstelik bu durumdan şikayet eden..  Çok zor insan olmak.. Yok ediciliği temsil meclisine sahibiz. Kendimize sahip değilken üstelik..Üstelik üstünlüğümüzü kanıtlamış olmamıza rağmen doyumsuzluğumuzu dizginleyemiyoruz..  Ürettiğimiz herşeyin kölesiyiz ve bu durumu asla sorgulamıyoruz.. Sosyal statümüz ve paramızın miktarı ne kadar yüksekse kendimizi o kadar güçlü ve değerli hissediyoruz. Her birimizin üzerinde fiyat etiketleri gizli. Çevremize fiyat etiketinin miktarına göre piyonlar yerleştiriyoruz..  En çok poh pohlayanları başımızın tacı yapıyor, eleştirel yaklaşanları lanetletlerle uğurluyoruz.. Aciz durumdayız doğrusu..  Sorgulayanları deli diye yaftalıyoruz.. Bence, hayat dediğimiz sıra dışı yolculuğumuza önce kendi varlığımız

Uzlaşılamayan ve ulaşılamayan sessizlik

  Ayak uyduramıyorum düzene.. Dengimi bulamadıkça soyutluyor, silikleştiriyorum varlığımı..  İçime çekiliyorum..  Bir ritim tutturuyorum zihnimde, yankılarıyla bütünleşiyorum. Gözler görmek istediğini görüyor, Kulaklar ağızdan dökülenleri değil kendi zihnini duyuyor. Bazı durumlarda yetmiyor anlaşmak İnsan anlaşılmak istiyor.. Yanlışların yalnızlığını yaslıyorum omuzlarıma. Yadsınamaz gerekçeler geçiyor aklımdan Sadeleşmek istiyorum..  Akışa yetişemiyorum Gerekçelerim batıyor ayak tabanlarıma Gerçekleri görmezden gelemeyişim ıssızlaştıyor davranışlarımı. Spotlar yanıyor, gün geceye dönüyor İçimden çıkamıyorum.. 

Dilek, istek kutusunda bedenler

  İstekleri yerine getirilmeyen biri hemen gardını alabilir. Cepheler inşa edip, saldırıya geçebilir. Bu nedir? Ne çeşit bir savunma mekanizması? Etrafımızdaki herkesi onaylayıp isteklerini yerine getirmek zorunda mıyız? Neyiz birbirimiz için? İtaat delisi köleler mi? Ya da eş, dost, arkadaş, kardeş mi? Bir talebi onaylayıp "Evet, Tamam" yanıtı dışında "Hayır, Olmaz" deme hakkımız yok mu? Hayırlarla uğurlanıyor muyuz yoksa gönüllerden? Bu kadar itaatkar olma emrini bize kim verdi? Kim işledi nakış gibi beynimize bu yersiz kuralları? Kim ördü bu onaylama anlayışını? Kendi fikri yokmu bu köşkte serçelerin? Dili olsa da konuşsa tüm ev kedileri! Biraz serbest bıraksak ya birbirimizi.. Tercih hakkı serpsek sevdiklerimizin avuçlarına.. Ellerimizde kamışlar, bardaklarımızda pipetlerle son damlasına kadar tüketmesek sıvılaşmış kararları..  Yakın zamanda yeni biri girdi hayatıma. Davet cümlelerime "istersen" ile başlıyor bazen "dilersen" ile devam etmeme

Kurguda yaşayan giderek kuruyan bir kuyu.. Ah insanlık..

  Kurgusal bir düzenin içinde yaşıyoruz. Seçimlerimiz, isteklerimiz, heveslerimiz çoğu zaman sahte ya da bir şeylerden kaçış. Sıkışmışlığımızdan bir an olsun sıyrılmak için kararlar alıyoruz. Bunu istemsizce yapıyoruz bazen. Bazen ise kaçmış olmak için uzaklaşmak için tercih ediyoruz bazı yönelimleri. Anlayışsız insanlara kör, sağır ve dilsiz olmak geliyor içimden. Kendini kandırmak için yaşayanlara tahammülüm sıfırın altında -15°.. Benliğinden uzaklaştıkça empati yoksunluğundan kuruyan bedenlerin ipini çekmek istiyorum. İstiyorum fakat içimde gezinen bir kurtçuk durduruyor beni. Tane tane anlatmaya çalışıyorum. Görebilsin diye gerçeğini.. Ellerine büyüteç tutuşturmak istiyorum.. Kendine dön, kendine bak, kendini sorgula, kendini gör diye çığlık çığlığa bağırıyor iç sesim..  İnsanlığımla ve insanlarla uğraşmak yoruyor zihnimi. Bile isteye çukurda buluyorum kendimi.  Ne çok konuşuyorum, ne çok biliyorum, bir o kadar çok hata barındırıyorum küçücük bedenimde. Korkuyorum herkes gibi. Hırs

Eriyen gezegenin sessiz çığlıkları

Yaşamın cazibesi sonrasızlığında gizli.. Ve sonsuz olasılıklarda..  Vedaların çarpıcılığı soluk kesiyor, Bilek büküyor yalnızlık, dibimizde yeşeriyor.  Harabe bir binanın kapı eşiğinde tütürülüyor sigaralar, Her nefeste enfes tadı taşıyor ciğerlere zehirli kamışlar. Giderek uysallaştığımız yazıyor büyük puntolarla,  Yalanın her harfi mevcut olan gazetelerde..  Hızlı adımlarla benliğimizden uzaklaşıyoruz. Uzlaşmanın mümkün olmadığı konuklar ağırlanıyor yayları paslanmış kanepelerde. Haddini aşanları sessizce taşıyoruz sırtımızda.. Şuurunu konteynır kenarına bırakıp kaçanlar oluyor İnsanlığın vadesi doluyor yavaş yavaş! Ödenemeyecek bedellerin altında kalıyor bedenler Günü geldiğinde sarısılacağız sahteliğimizle..  Göremiyoruz.. Üzerinde durmadığımız durumlar  durdurcak gezegeni!

Karanlık saatlerin derin yoksunluğu

  Derdini anlatamayışın dermansızlığı var ayak tabanlarımda.. Kayışı koparmış kimileri.. Bir adım gidilemiyor ileri.. Karanlık kelimeler kusuyor ses telleri.. Kurtlanmış elmalar sallanıyor dallarımızdan, Ötekine ait olanı koparmaya korkuyoruz.. Dikenli budaklara kukla oluyoruz.. Boğazlardan sökülen salyalar, ağızlardan akıyor.. Göz kapaklarımızı tiksinti aralıyor.. Ah, içimizin kiri bulaşmış bembeyaz çarşaflara! Terk etmiyor çamurlu ayak izleri kilimleri Silinmiyor lekeleri.. Gözlerimizin bantlarını sökmeden, Çökmeden gece Ay'ı çekmeden yeryüzüne Karanlığa kapılmış yürekler..  Alevler içinde yanacak çıplak bedenler!  Ellerimiz isli.. Kıymıklar batıyor avuçlarımıza, Odunları taşıyoruz. İçimizde yeşertiyoruz  kıyımları. Soluduğumuz hava öfkeli!