Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Risk Seviyesi

Oysa hepimiz birilerinden gelecek onaylara bağlıyoruz cümlelerimizi.. Beklentisiz geçirdiğimiz on dakikamız bile şüpheli! Onaylandıkça şişiriyoruz balonlarımızı. Beklenmedik bir anda patlayabileceğini unutarak yaşıyoruz..

Gözleri Aralık Olanlar

Toplumun tuttuğu aynalara direnen, seyrek replikli bir karakter olmak yoruyordu ara sıra. Birşeylerin bariz yanlış yürüdüğü yollarda dikilmek, ayak tabanlarıma dikenler batırıyordu adeta. Akıllara durgunluk vermeye gerek yok! Bu kadar yanlışın içinde yalnız olmak kaçınılmazdı oysa.. Oysa ceplerim doluydu. Salt gerçekleri ve gerekçeleri evirip üstüne üstlük bir de çevirip uyuttuklarını sanıyordu, uyanık olanlar, gözleri aralık olanları..

Kambur Patatesler

Dik yakalar ve galaksileri kapsayan rütbeler.. Destekli sütyenler ve geniş vatkalar.. Ayaklarından nefret eden topluklu ayakkabılar ve bilek kıran dev saatler.. Tam olarak neredeyiz? Hangi kaçırılmış zamanda? Üzerinde varlığımızı belirginleştirdiğimiz kara parçalarını parçalayıp, Yerimizi yadırgıyor Üzerine basa basa Yüksekten bakıyoruz. Havada asılı ruhlar.. Sarsılmaz benlik doygunluğu.. Ki alçak suların en aşılmaz aşağılanmışlığnı kusursuz taşıyan kambur patatesler.. Yere çakıldığı anda üzerine çullanan karınca ordusu kadar masum muyuz? Ya da patatesler kadar kambur mu? 

Aşılamayan Çizgiler

Sesleri unuttum.. Yazmayı ertelediğimden midir bilmem, epey zayıfladım da.. Yeni durumlar giydirdim yüzüme. Sıfatsız cümlelerin döküldüğü dudakları okudum hep. Kendimce çeviriler uydurdum.. Ve saydırdım, sövdüm de aynı zamanda, Gözlerimi kanatan biçimsiz hareketlere maruz kaldıkça, Kalkamadım altından, kapana kısılmışlığımın..

Saplantılı Dürtüler

Kabaca tanımlayacak olursak kavramlar arasında sıkışmış bir kısmımız. Kendimizi tanımlamak, kısa kelimelerle büyük toplulukların bir parçası olmak istiyoruz. Peki,  bir çift göz tarafından dahi izlemiyorken, ağzımızdan saçılanları uygulamaya devam edebiliyor muyuz? Galibiyetin sarhoşluğuyla savuşturduğumuzu sandığımız düşünceler, Zayıf anımızı kollayıp benliğimizi yenmek için geri geliyorlar.. Topluma karşı saplantılı dürtüler besliyorum.. Dürtülerim beslendikçe göbekleniyor ve giderek şişmanlıyor...

Tımarhane

Varlığını sürdürebilmek adına, tüm varlığınla reddettiklerini yaşamak zorunda kaldığın bir tımarhanedir hayat.. Geceleri hortlar, bastırılmış isyanlar. Ve uykusuzlukla beraber göz altında birikmiş cesetlerin sorgusu uyanır, gün aydığında..

İnkarın Beşiği

Memnun olmadığın bu mavi gezegeni gıda boyasıyla renklere batırmak tatminkarlığını arttırır mı? Gerçekler bir çapak gibi göz pınarında varlığını sürdürürken, İnkar, ilerlemene yardımcı olmayacak..

Merkez Üssü

Ucuz şovların merkez üssü bir gezegenin sakinleriyiz..

Çizgili

Tüm zamanların en amansız açlığı ile akıtıyorum, kalemin dolu kısmını.. Uzun zaman önceydi. Tarihsiz satırların tarifini sunduğum Ve talihsizlikleri ipe dizip kökünü kuruttuğum. Hedeften sapmışlığın salgıladığı, salyamsı sığlıklarda Günü birlik gezilere salınırken, Sağlamlığını sarstığım irademin, irdelediğim kısımlarını iliştiremedim not defterime. Bütünlüğü kaybetmişlikle yeni ve ağaçlığından bir dirhem kaybetmemiş boş sayfalara, kirli düşüncelerle tıka basa sızıyorum.. Özlenmiş olmalı.. Hoş geldin. Çizgilerin eğrimeden, silinmeden ya da Tekrardan Hoş geldin..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Alkışlarla

Herşey ezbere uygun olmalı.. Fonksiyonsuz kutlamalar.. Ve huzurlarınızda, Huzursuz toplumun alkışları..

Başka bir evrene yolculuk

Bu dünya bize göre değil! Ayakkabılarını çıkar. Başka bir evrene gitmeliyiz...

Oğuz Atay'a sesleniş

Ne yapacağız şimdi Oğuz abi? Kendimizi açıklamaya çalışacak mıyız? Ya da ne önemi var ki! Biz ne söylersek söyleyelim, insanlar sözlerimize değil kafalarından geçen kirli düşüncelere kulak verecekler.. Kılıflar hazırlayıp, cümlelerimizi farklı yönlere çekecekler.. Bir hüsranı daha kendi ellerimizle tepsilerde sunacağız.. Sussak mı Oğuz abi? Anlaşılmadığında, konuşmakta yoruyor insanı.. Biz yine köşemize çekilelim seninle. Kahvemizi hazırlayıp, birer sigara yakar derin satırlarında beraber boğuluruz, gecelerce.. Ki o geceler canımızı dişlemiyor değil.. Kelimelerin derime geçirdiği diş izleri yanıktan beter Oğuz abi.. Mutfağa geçelim mi?

Doğanın Gücü

Azminin gücünü , beton örgülerin bile durduramadığını kanıtlarcasına Parke taşlarının arasından fışkırıyordu.. Elimizdeki tornavida ve bilimum aletle önüne geçmeye çalışıyorduk.. Doğa her zaman yolunu buluyor-du İnsanlığı utandırırcasına Yeşeriyordu..

Sağır olmayı dilenmek

Göz yaşlarımın berraklığına değmeyecek! Bile bile akıttım tüm içtenliğimi.. En ağır kayalardan daha ağır sözleri işitirken kulaklarım, sağır olmayı diledim.. Tekrar tuşu basılı kalmışcasına Yinelenerek Aynı ses, etkiliyor sinir sistemimi. Ve her sindiremeyişte, başa sarıyor gözlerimin plakları Ta ki çizilene dek...

Varlığın içindeki boşluk

#Söylediğin hiçbir şey beyninin varlığını kanıtlamıyor..

Bir antirkot'un sıcak doğumu

Öyle bir güruh ki Cehennemin köklerinden fırlamış gibi.. Çığır açmış ve kıtlıktan çıkmışlıklardasalınanlar.. Bir antirkot'un sıcak doğumunun ardından,  Izgaralarca ateş ve kor.. Kirlenmiş tabakların arasında kayboluşu.. Hazin bir son*du.. Bu kaos Mazgallardan fışkıran yağ katmanları Kaygan zemin tabelası olmayan ve tabii kayan yüzeyle dans.. Herşey bu güruh için.. İşlerin açısı, İçler acısı.. Ve oturuyor güruh.. O kaosu umursamandan  Kahkahalarca ...

Sindirilebilir Yalnızlık

Yalnızlığın bağırsaklarındaysan eğer, muhakkak seni sindirip dışkılayacaktır..

Eleştiri

Biri eleştirmeli Fakat objektif! Yerden yere vuruyorum zihnimde hafif kütlemi Ki, hıncımı çıkarayım Bateriye çarpan bagetlerin şiddetini hissediyorum kulaklarımda Ve bağırıyorum Biri eleştirmeli Fakat objektif!! Üzeri yorganlarla sımsıkı örtülmüş hataları görerek Ve yorgansız hatalar bi tabii Çırılçıplak  Islak urganlarla saldırıyorum, Kaburgalarımdan omurgam ayrılıp Kan kartalı çıkana dek Bağırıyorum tekrar Hıçkırıklarım birbirinin üzerine biniyor Biri eleştirmeli Fakat objektif!! Aşağılamadan aşağılık yanlarımı Ya da aşağılanası insanlağımı Biri eleştirmeli Fakat objektif!!!

Geriye Kalanlar..

Çöplüklerden bahsederken, o an'ı hatırlayıp anlatmaya başladı.. +Dün izmaritimi düşürmüşüm! Fark ettiğimde biraz yol kat etmiştim. Hemen geri dönüp aradım, onu  buldum ve çöp kutusuna uğurladım.. -Çabaların harika.. Bazıları beynini, bazıları şerefini, bazıları merhametini, bazıları karakterini düşürüyor ve asla dönüp almıyorlar..

Kendi kendine konuşmalar

-İnsan kendi kendine ne denli derin sohbetlere girebilir? Kelimelere dökemediğim düşüncelerimi yansıtabileceğim bir ekran olsa? + Olmaz. O zaman görsel olur. Hissi yakalayamazlar. + Yakalayalanlar çıkarsa? - Peki. Yakalayanlar düşüncelerinden kaçarsa? +Hepimiz kaçak değil miyiz bir nevi? -Sorun etmez misin? +İnsanlara kaçmak için neden yarattığım için mutlu bile olabilirim.. -Güzel saçmalıyorsun.

Sakin

İnancımı yitirdiğimden beri beklentilerime, eklenti yapmayı bir kenara bıraktım..

Sadece İnsanlarız..

O üniformanın azizliğine kurban ediyorsun insanlığı! Zehri zihnini karartıyor ve omuzlarındaki yüke yenilerini ekliyor.. Başın dik yürüyorsun ama etrafına bakmadan! Konuşuyorsun, fakat kelimelerin kulağına çarpmadan! Sadece insanlarız.. Düşünebilen hayvanlar.. Üniformalar giysekte, Ten rengimiz renk atsada, İnancımız kendine has olsada, Telaffuzumuz birbirini tutmasada, Sadece insanlarız.. 

Makine / Machine

Malzemeler önceden hazırlanmış, harç karılmıştı. Davranışların düşüncelerine ayna tutuyor, sende tökezlemeye devam ediyordun.. Sistem döngüsel hareketlerini sürdürüyor, ayaklarının üzerine ba-sa-ma diye Dört pati basamakları üretiliyordu.. Hoşgeldin köleliğe.. Son nefesine dek, daimi hizmet temsilindir...

Kayıp

Acı nedir? Tanımlanabilecek bir duygu mudur? Kelimelirin kifayetsiz kaldığı durumlar için ürettiğimiz tanımlar, hislerimizi tanımlayabilir mi gerçekten? İçin boşaldı.. Kayıp! Koca bir kayıp varken avuçlarında ne tamamlayabilir cümlelerini? Üzülme! dediğinde birileri, üzülmeyi bırakıp halaya kalkılabilir mi ?

Kurtçuklar

Özgür olma isteği içimizde kımıldanıyor. Bir kurtçuk gibi ruhumuzun alçak sularında sürünüyor. Ve bizler daima erteliyoruz... Alarmları.. Sevdiklerimizi.. İsteklerimizi.. Noktanın ne zaman konulacağını bilmeden, bilinmez ölümlerde, zamansız zamanlarda durmaksızın ve ısrarla erteliyoruz tüm duraklamaları..

Dedikodularca

"Kendini tanıyorsan" dedi. Geçerli puanı kaptın.. Ki kandırılmak insanın en tehammül edemediği bir durumken, en çok kendi kendimizi bu durumlar simülasyonuna ışınlıyoruz.. Çünkü aynalarda süslediğin sahte yüzünün ardındakileri göremeyecek kadar yoğun tempolu dedikoduların peşindesin.. Kendini göremeyecek kadar meşgul olan gözlerin onun bunun üzerinde incelemeler yapıyor.. Kararlar veriyorsun ve kimin neyi neden yaptığını saptamaya dayalı, saplantılı, yolundan sapmış, sapakların söz konusu.. Beynini yiyor yiyor ve yiyorsun.. Afiyet bal sugar olsun.. 

Kişisel Sorunlar

Sistematik sorunlarım vardı.. Temel, dogmatik.. Yaşam koşulları ve ilkel zihinlerin çerçevesinde hapis olmuş düşüncelerim,  Öfke nöbetleriyle sonlanıyor bir sonraki seferi heyecansız ve keyifsiz bekliyordum..

Katranlı Haykırışlar

Sabahın karanlık saatlerinde rafta duran boş kahve kavanozuyla karşılaşmam.. Keyifsiz bir durum.. Alternatifleri kurgulayıp iki yudum sıcak kahveyi boğazımdan geçirebildim sonunda.. Peki ya boğazımdan geçmeyenlere ne demeli? Yutkunamadıklarım? Defalarca ve kavanozlarca konteynırın kenarına kahkahalarla boşaltmak istediğim, plastikten daha zararlı, geri dönüşümü olmayan atıklar... Katranlı haykırışlar..

Tek düze güzelliğe bulanmışlık

Günaydın ile başlayıp iyi geceler ile bitiyordu dünler.. Peki gün-ayıyor muydu her sabah? Kasvetle bezenmiş ve açmak istemediğin gözlerinle merhaba demedin mi doğan güne? İyi mi geçiyordu her gece? Uykusuz ve huysuz sendromlar, yorganla boğuşulan gecelerin olmadı mı? Nasıl olur da sıradan bir gün ya da gece harika ve tek düze güzelliğe bulanabilirdi?? Lokmanı daldırmışsın bir dem'e ...

Lati Lokum Afrika Mandaları

Görmüş ve gördüğünü zihnine geçirmiş edasıyla cümlelerini sıralıyor ve ekolokasyonu mükemmel zirvede kullanabiliyor.. Karşıma oturduğunda içime oturmuş içler dışlar karması anında yok olmuştu. Benimsendim.. Ve benimseyerek.. Aslımda özümsenmeyecek ve sindirilemeyen ve tabi törpümün ortadan kaldırmayı beceremediği istikametlerim, orada, durdurula-maksızın duruyordu. Tüm bunlara karşın, karşımda lati lokum tonlu... Afrika mandalarını her gördüğümde aklımdan sarkacaksın...

Beklemek..

Müziği bölen ağız dolusu bir hapşırık dikkatimi dağıtmıştı. Çizgili çoraplarımla ritim tutarken saniselik olay ahengi bozmaya yetmişti. Tekrar dikkatimi toparlayıp eşliğe devam edecekken müzik son buldu ve şarkı değişmişti.. Sonrasında kafamdaki kaosu derlemeye çalışmakla ve boş bakışlarla boş masalarda gezinmeye koyuldu gözlerim. Beklentimin gerçekleşmediği her dakika bir ampul daha yanıyor, ortam loş ve hoşluğunu kaybediyordu. Çay dilimi ve geçerken uğradığı tüm organlarımı kavurarak miğdeme ulaşıyor, stres tırnaklarımı yeme isteği uyandırıyordu.. Karşımda donuk, donut kafalı bir bey dikiz aynaları full açılı açık baştan ayağa üzerimde gezdiriyordu.. Ve beklenen çıkageldiğinde rüzgarda savrulan çantalarımla koşarak uzaklaştım. Tam rota ilerleyerek.. 

Ambalaj

Çünkü ambalajı rengarenk ve hışırtılıydı. Çekici kılan pırıltılı görüntüler göz boyuyor, açını yönlendirmeyi başarıyordu.. Muayene olmadan iyileşmeyi bekleyen, rahatsız kılıklı bir adam gibi ortalarda dolanıyordum.. Ambalaja önem vermez, doğal hatta dağınık bir görüntüye sahip olabiliyordum zaman zaman.. Pijamanın rahatlığı tutsaklığımdı.. Rahatına düşkün Müşkü Muzip Nevi şahsına münhasır Mümtaz Bir kalıba sahip kıldım, kılığımı..

Çizgili Çorap Ne Dinliyor? Part III

Yeni bir liste huzurlanızda. Umarım severek dinleyeceğiniz notalar bulur ve bulutlarda kaybolursunuz..               Çizgili Çorap Ne Dinliyor #Jakuzi/ Koca Bir Saçmalık #Bulutsuzluk Özlemi/Yine Düştük Yollara #Adamlar/ Kadın #Selim Saraçoğlu/ Manifesto 1.0 #Yavuz Çetin/ Cherokee #Yavuz Çetin/ Yaşamak İstemem

Baget-ler

Kaşlarımın altında iki deli fişek mercek... Ve zamanla irileşip, irdeleyici oluşumlar sergiliyordular. Görev devam ederken iriliğinden bir nebze  kayıp vermeden  ileri görüş teknolojileriyle bezeniyordu.. Sülfürik asitin çözdüğü her dirhem, merceğimin sallantıları saptamasını destekliyordu.. Açın her ne olursa olsun, renkleri ayırt et! diyordu bir ses.. Bir ses ki kafamın içinde yankılanan ve o ses ki tüm çapraz basamakları koşarak tırmanmalısın diyor.. Adımlarını seyreltme.. Hissettiğin gibi kavra-n.. Bagetler senin için çarpıyor 3|2|1 ..

Tutunmaya-çalışanlar

Saatler bir çırpıda geçiyor, yelkovan akrebi görünmez halatlarla sürüklüyor.. Tabanlarımı sağlam basıp "kaygan zemin" ibarelerinde ataçla tutturuyorum pençelerimi...

Sığ Dokunuşlar

Bir düzine paslı tenin değdiği ince elenmiş sığ dokunmuşluğun lüzumsuzluğu kanat çırpıyor çiğ yumurta sarılarında.. 

Peynir Dilimli Notalar

Izgaranın yakınında belirdiğimde, elimi üzerine bastırmak isterken, şiddetli sakinlik sendromum huzurlarında mertebe sahibi olmama olanak sağlıyordu. Deniz kenarında oturup tırtırklı yüzeylerimi törpülüyor, olan biteni gözlerimi devirerek yansıtıyordum. Hiddetli tavırlardan, Savrulan ellerden, Kocaman açılmış ağızlardan, Silkelediğim beyin-beyim istinasız ses tonuma da el atıyordu.. Durulmuştum.. Heyecanım tavadan çıkan ateş darbelerinde beliriyor ve müzik eklenince tatlanıyordu.. Organlarımın acılı ezme olduğu o sarsak an'ları toparlayan şu notalar yok mu? Sahi müzisyenler dahi sayılmıyor muydu? Asla katlanılamaz! Doğanında notası olduğu kanısındayım..  Her peynir dilimini sayfa sayfa çeviriyordu o, o n ota ki tüm kılcal damarlarımı basınçla dolduruyor.. O'nunlayım.. İşte buradayım..  Yaşıyorum..

Çizgili Çorap Ne Dinliyor? Part II

Yeni listeyle yine karşınızda..  İlk listede yerli parçalara yer vermiştim, bu kez yabancı parçalarla ziyafete devam edelim diyorum. Defalarca kez dinlenebilecek, küçük ve sert figürlerle süslenebilecek ve sistemin çöplüğüne kepçeyle dalacağınız eşsiz parçalar. Enstrümanların uçup gittiği esintilerle gözlerini kapatırsan zihnin açılmaya başlayabilir.. Herkese iyi sezişler ve adımlarınızın sesinde müziğin ritmini yakalamanızı temenni ediyorum. Hareketli bir gün olsun..                       Günlük Doz #James Bay/ When We Were On Fire #Houndmouth/ Comi'n Round Again #Jamestown Revival/ Revival #Arctic Monkeys/ Snap Out Of İt #Bleeker/ Free

Kopyala-Yapıştır

Olan biteni düşünme, cümleleri "kopyala-yapıştır".. Ağzına enfeksiyon bulaşması kaçınılmazdı. Haliyle, hayli benzer tepkiler vererek sürüye bağlı kalmalı ve oradaki yerini garantilemeliydi. Süratle "HAYIR" diyerek karşıtlığını sergilediğinde tüm gözler hortlamışcasına üzerinde toplanıp, kınama ve dışkılama partisinin ilk konfetisini patlatacaktı.. Fren pedalının üzerine basan zilyonlarca ayak varken, direksiyonda tek başına ne diye yön belirliyordun ki? Hemfikirlerin kontrolünde olduğu bir vaha, olumlu hava sahasıydı.. Gerisi gereksiz çaputlar ve baş kaldırmış hıyarlar olarak nitelendirilecekti...

İnsan Çöplüğünün Bedenleri

Kül taplasına terk edilmiş ve bir yığın oluşturmuş sigara cesetleriyle çevrili çevrelerimiz.. Kalk! Tablayı boşalt! Temiz bir tabla, daha az koku ve pis görüntüden arınma partisi.. Herhangibir evrende, herhangibir zamanda daima ovuşturulan gözler dikizliyor adımlarını. Ve çatlatıyorsun adım sayını kaldırımlarca.. Bastığın her parke taşında bir ceset batıyor göz bebeğine.. Herhangibir dudakta tutsak kalmış sigaralar sonunda çöplüğü boyluyor.. Birikip yığınlar oluşturuyor, renk değiştirip leş keşmekeş-leşiyor.. Ve itinayla itaat ettiğin ayak tabanların, sürüklenerek çektiği çekmeceleri ağzına kadar yoklukla dolduruyor.. İtibarını itibarsızlaştırarak tırlatıyorsun.. Tımarlanarak tımarhanenin kapısını araladığında ne olduğunu anlayamayacak kadar tıkışık, tıklım tıklım titrek ellerinle, O son sigaranın izmaritini, o tıfıl bedenini yırtarak fırlatacak son yolcuğuğa uğurlanacaksın.. Çöplüğe loş geldiniz..

Saygı

Bir konu üzerinde durup, o konuyla ilgili fikirlerimizi beyan ediyorken ve bu konu hakkında aynı fikirde olmayan birey, karşımızda seviyesiz söylemler ve saygısız bir üslupla yaklaşıyorsa eşit değiliz.. Eşitliğe inanmıyorum.. Kaba davranışlar sergileyen, sesini yükselterek fikrini dikte etmeye çalışan ve bu şekilde davranarak kendini üstün gören ve karşısındaki sakin, sabırlı ve saygılı kişiyi pasif gören kişilerle eşit haklara sahip olmayı, aynı toplumun fertleri arasında yer almayı kınıyorum..  Eşitliği kabul etmiyorum.. Bu bağnazlıklara, saygısızlara, saygısızca cevap vermediğim için bağırmadığım için ... Gülünç buluyorum..  Farkına ne zaman varacağını bekleyerek gülümseyerek susuyorum.. Her bireyin yaşadıkları ve kat ettiği birikimin toplamı olarak düşünceleri doğar. Ve her bireyin düşünceleri kendi kafasının içinde yadsıdıklarıyla ilintilidir. Saygı duyarım.  Fakat davranışlardan gün geçtikçe daha çok kaygı duyduğumu söyleyebilir