Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşamak için kaldırılmış göz perdeleri

  Oysa ne çok çırpınıyoruz anlatmak için, dinleme gayreti gösterene.. Askılardan kaldırmak istiyoruz göz perdelerini. Ritmi duyan var mı sessizlikte? Yoksa uyuyor musunuz? Günün her saatinde, Başınız yastıkla buluşmadan.. Kavuşmadan cümleler noktalarına kıyametler kopuyor damaklarda. Tutarsızlık yerlere düşüyor, Dudak aralığı uzadıkça.. Bu gece "sükunete davetlisiniz" diyorum, Clup sanıp başlıyorlar dans etmeye. Gülümsüyorum.. Susuyorum.. Yaratıcı kelimeliri cımbız yardımıyla topluyor, teneke kutuma yerleştiriyorum. Sigaradan zararlı kelimeler çarpıyor kulaklarıma Ani bir sağırlık sarsıntısı geçiyor Geçip gidiyor öylece. Zamanla unutuyorum maruz kaldığım duyumları. Duyarsızlaşıyorum çoğu zaman, Zamansız kurulan cümlelere.. Oysa bazı kelimelerin derin anlamları var Biliyoruz.. Fakat sığlığımızdan sıyırıp atamıyor İnatla dillendiriyoruz Yitiriyoruz anlamları.. Düzensiz cümlelerde tüketiyoruz derinliği.. Erkenden uyanıp, ayılamıyoruz. Nefes alıyor ve b

İlikleri Çekilmiş Yolcu

Önce ıssız bir sessizlik bürüdü sokakları Sonra kar taneleri düştü, gecenin karanlığına. Kuru toprak ıslandı, son yolculuğunla.. Öyle bir ızdırap ki Dudakları mühürlüyor varlığıyla. Dünya bırakıyor evin olmayı Kuru dallara basıyorsun adeta Bir ses ver! Şu yamaçtan gel koşarak. İnadı bırak, Kuraklığı da! Dönmeden gece sabaha Aç gözlerini yaşama.. Söversem bir daha arsız bulutlara,  Lal olsun dilim. İliklerim, göğe çekiliyor... Eşi benzeri olmayan yeni bir mevsimim Baharı  beklemeyi de bıraktım Ruhumu donduracak soğuğa razıyım Bir kibrit ateşiyle ısınırım. Toprağa kök salmış lakin solmuş bir ısırganım İşlemez dikenlerim Derdime çare bulmaya kandım...

Buz kütlesine dönüşmüş gezegen sakinleri

Üzerinde şık durmayan durumları geçirdiğinde çıplak bedenine, Enine boyuna bakmadan seçtiğin kumaşlar birer paçavra sayılacak.. Durmaksızın şikayetler fışkıracak dudaklarından. Tüm dünyanın üzerine çullandığını, çuval dolusu patatesten bir adım öteye gidemediğini haykıracaksın. Şiddete meyilli eğilimler gördükçe kör olmayı arzulayacaksın... Gözlerimin içini donduran bir soğuk bu. Kırılan buz kütleleri kitlelerin ruhuna saplanmış gibi.. Hiçliğin, hiçbir yere sığdırılamayışı iniyor üzerime. Üstelik yalın ayak.. Vardığım nokta noksan Gerçeği yansıtmayan oluşumlara çarpıyorum sokakta Parke taşının içi boş olanına basıyorum ısrarla.. İnsanlığımı sorgularken, Tıka basa ızdırap dolduruyorum yaşamıma. Nefes alıyorsun.. Yaşam hakkın var mı gerçekten? Beceriksizliklerinin acısını çıkarıyorlar aciz bedeninden! İtaatinle güçleniyorlar Zafer sanrılarını kutlayıp kucaklaşıyorlar sürüleriyle Kuduz salyaları akıyor çürümüş ağızlarından.. Peki var olmak mıdır yaşamak? Şiddetli doyu

Ortada kalmış kamıştan olanaklar

Yaşam zengin, olanaklı.. Üzerine bastığın parke taşlarının arasından fışkıran tazecik bir çiçeğin filizlenmesi .. İnsanlığa bir baş kaldırı.. Varoluş çabaları, düzene karşı.. Zorbaların darbelerine rağmen bilimum renkli çiçek ve kedi. Tüm sokakları ele geçirmiş gibi.. Uğraşmadan, çaba sarf etmeden Öyle kusursuz görünüşleri..

On ikiye on var

Göz kapaklarım ağırlaştığında, Baş ucumda duruyor sanrılar. Derin uykuya daldığımda, gel rüyalarıma.. Kilometrelerce  hasret var kül tablasında Rüzgar tüm şiddetiyle çarpıyor dokunamadığın yanaklarıma Evimiz loş, sessiz. Gözlerim fersiz.. Türküler mırıldanan sesim hissiz Bir çift ayağın gürültüsü yankılanıyor kulaklarımda. Gün ışıkları, günahkar gündüzleri selamlıyor.. İçi boş dakikalar saatleri kovalıyor Çanlar çalıyor Saat on ikiye on var Sen yoksun..