Ana içeriğe atla

Mesnetsiz Medeniyet


 

Böyle kimsesiz kaldığımı hatırlamıyorum. Boğazımda bir yumruk, sıklaştırıyor parmaklarının aralığını. Dudaklarına bastırıyorum dudaklarımı ve gözyaşlarımı. Mutfakta dakikalarca sarıldığımız o anlar geliyor aklıma, tutamıyorum hıçkırıklarımı. Kuşkusuz, birleşmiş iki ruhuz biz. Bir bütün.. Gördüm.. Diş sıkışlarını, titreyen ellerini, direnen ayaklarını. Kahkahalarım yok oldu, kahkahalarınla.. Gözaltlarımın morluğuna gömüldü ışıltıları. Bu kez daha ağır daha yıkıcı çaldı ayrılık çanları. Sağırlaştırdı kulaklarımızı..

Gitme desem gitmezdin belki. Gel desen bileklerimde kilometrelerce politika prangaları! Kahrolsun tüm ülke sınırları!  Yok olsun yeryüzünden tüm ırk kavgaları! Sınırı ruhu olsun insanların ve yıkılsın ulus duvarları! 

Medeniyet öğretemez bana yokluğunla savaşmayı... 

Hayallere nem katan, tazeliğin katili böbürlenenler! Yeşeren umutları çürütemezler sevgilim!... 

Yakında, çok yakında geleceğim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aramızda şehirler uzanıyor..

Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum  Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Seçime doğru giderken, seçebiliyor muyuz??

Bir kaç gün sonra ülkemizin atmosferi ya “Soluduğumuz havadan memnunuz” nidalarıyla bezenecek ya da “Nefes alışım bile değişti” söylemleri ile değişecek. Peki; gerçekleştireceğimiz “seçim” eylemini ve bu güne değin yöneldiğimiz seçenekleri “Hiç bir baskı altında kalmadan, kendi hür irademiz ışığında, manipüle edilmeden ve yönlendirilmeden kabul ettiğimizi söyleyebilir miyiz? Bana kalırsa büyük çoğunluğumuz birilerinin elindeki iplerle yönlendirilen hayatını cambazının pençelerinden kurtarmak için boğuşuyor. En büyük mücadelemiz işte tam olarak burada başlıyor! Ayık kalmak… Algılarımızla oynayan ve bizleri peşinden sürüklemeyi hedefleyen ve amacına yüksek rakamlarla ulaşan en yaygın kaynak sanırım reklamlar. Reklam kelimesinin anlamına bakacak olursak her şey yeterince açık görünebilir. Reklam; “İnsanları gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürün, fikir vs çekmek ve o fikir ya da ürün ile ilgili tutumlarını değiştirm