Ana içeriğe atla

Bayan Müzeyyen'in Sendromları

Halı kenarlarından sürünerek banyoya gidip yüzünü yıkadı. Pek bir faydası olmadı..
Bedeni yataktan süzülmüş olsa da uyanması zaman alıyor, uyku göz altlarındaki birikimini hemen silmiyordu..
Şekere yöneldi.
Ve çayın demlikten bardağına dolmasını beklerken uyanmayı umuyordu..
Her günün bu denli amaçsız olması ve hapsolmuş hissettirmesi uyanmak istememek için yeterli bir sebepti.
Oysa sabahın dokuz buçuğunda dipçik gibi kalkıp,
Ayaklarını sımsıkı yere basarak sokaklara koşup bir uğraş aramak isteyebilecek cürete sahipti.
Kendinde o gücü eskisi kadar hissetmediğinden çayını doldurmaya bile üşenir vaziyetteydi...
Ne denli yoksunluk çektiğinin, içini doldurmaya çalıştığı derin boşluklarının farkına varıyordu yavaş yavaş.
Tüm bilgi birikimiyle orada, cam kenarında çayını yudumlayarak düşüncelere dalıyordu.

İnsanın düşüp ya da tırmandığı durumların her birini üzerine giymiş, nasıl taşıdığını biliyordu.
Belki de bu kadar şamatanın sürüklenmelerinde debelendiğini fark etmiş olacak ki yaşamına ara vererek yanıma gelme gereksinimini gördü..

Hırslarının kurbanı olanlar bundan şikayet etseler de vazgeçmek istemezler.
Çünkü hırsların için kendinden vermen gerekir..
Artık o hırslar seni sen yapan unsurlara dönüştüğünde eksilmek istemezsin. Biraz daha ekleyerek çoğalmaya çalışırsın.
Giderek küçüldüğünü gördüğünde, kaçıp içinden çıkmak,
Koşarak kendinden uzaklaşmak istersin.

Müzeyyen tam olarak bu evredeydi. Onu gözlemliyor, anlamaya, yorumlamaya çalışıyordum...

Yorumlar

  1. Şu an Bayan Müzeyyen ile benzer sendromlar yaşıyoruz, umarım kalıcı olmaz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım bu sancılı dönemi en az hasarla kapatırız ..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aramızda şehirler uzanıyor..

Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum  Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Kek

Yazıyor, siliyordum. Tekrar en baştan başlayıp.. Olmadı.. Sil. Tekrardan.. Sağ tarafı yanmış, sol tarafı çiğ kalmış bir kalıp kek gibi güne başladım. Hep bir yarımyamalaklık söz konusu.. 180 derece ısıya dayanamayan plastik kap mıyım? Bu ne hal?