Ana içeriğe atla

Kaskatı ruhların yarattığı boşluktan harabeler

 





Bir başarızlık öyküsü insanlığın yeryüzündeki varlığı.. 

Sahi başka bir canlı daha var mı tüm yaşamı yok etmek için bu denli çalışıp didinen? İnsan değil mi üzerine bastığı toprağın diriliğini dahi hissetmeyen? Kendine gereksiz zorunluluklar yükleyen.. Ve üstelik bu durumdan şikayet eden.. 

Çok zor insan olmak.. Yok ediciliği temsil meclisine sahibiz. Kendimize sahip değilken üstelik..Üstelik üstünlüğümüzü kanıtlamış olmamıza rağmen doyumsuzluğumuzu dizginleyemiyoruz.. 

Ürettiğimiz herşeyin kölesiyiz ve bu durumu asla sorgulamıyoruz.. Sosyal statümüz ve paramızın miktarı ne kadar yüksekse kendimizi o kadar güçlü ve değerli hissediyoruz. Her birimizin üzerinde fiyat etiketleri gizli. Çevremize fiyat etiketinin miktarına göre piyonlar yerleştiriyoruz.. 

En çok poh pohlayanları başımızın tacı yapıyor, eleştirel yaklaşanları lanetletlerle uğurluyoruz.. Aciz durumdayız doğrusu.. 

Sorgulayanları deli diye yaftalıyoruz..

Bence, hayat dediğimiz sıra dışı yolculuğumuza önce kendi varlığımızı, davranışlarımızı ve davranışlarımızı ateşleyen düşüncelerimizi irdeleyerek başlamalıyız. 

Zihin, bir labirettir ve o labirentte nasıl resimlerle karşılaşacağına kendin karar verirsin...

İnsanı insan yapan bir çok unsurun kusurlu kısımlarını avuçluyoruz bu günlerde. Anlamsızlık sızıyor dairemizin duvarlarından. Yaşam alanlarımız yaşanılamaz halde..
Kendimizden niçin bu kadar korkar olduk?
Anksiyete her an peşimizde..
Şimdi aynaya bakma vakti..
Pencereleri açmalı, ciğerlerimizi oksijenle doldurmalıyız.
Yalınayak basmalıyız çimlere
Bir kelebeğin peşinden koşmalıyız..
Uzanmalıyız sıcak kumsallara
Her bireyi iyi huyundan yakalamalıyız..
Gezegen ile yarışı bırakıp bir uzuv gibi bütünleşip, onunla karışmalyız..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aramızda şehirler uzanıyor..

Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum  Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Kek

Yazıyor, siliyordum. Tekrar en baştan başlayıp.. Olmadı.. Sil. Tekrardan.. Sağ tarafı yanmış, sol tarafı çiğ kalmış bir kalıp kek gibi güne başladım. Hep bir yarımyamalaklık söz konusu.. 180 derece ısıya dayanamayan plastik kap mıyım? Bu ne hal?