Ana içeriğe atla

Dilek, istek kutusunda bedenler


 


İstekleri yerine getirilmeyen biri hemen gardını alabilir. Cepheler inşa edip, saldırıya geçebilir. Bu nedir? Ne çeşit bir savunma mekanizması? Etrafımızdaki herkesi onaylayıp isteklerini yerine getirmek zorunda mıyız? Neyiz birbirimiz için? İtaat delisi köleler mi? Ya da eş, dost, arkadaş, kardeş mi? Bir talebi onaylayıp "Evet, Tamam" yanıtı dışında "Hayır, Olmaz" deme hakkımız yok mu? Hayırlarla uğurlanıyor muyuz yoksa gönüllerden? Bu kadar itaatkar olma emrini bize kim verdi? Kim işledi nakış gibi beynimize bu yersiz kuralları? Kim ördü bu onaylama anlayışını? Kendi fikri yokmu bu köşkte serçelerin? Dili olsa da konuşsa tüm ev kedileri! Biraz serbest bıraksak ya birbirimizi.. Tercih hakkı serpsek sevdiklerimizin avuçlarına.. Ellerimizde kamışlar, bardaklarımızda pipetlerle son damlasına kadar tüketmesek sıvılaşmış kararları.. 

Yakın zamanda yeni biri girdi hayatıma. Davet cümlelerime "istersen" ile başlıyor bazen "dilersen" ile devam etmeme rağmen isteklerimi ve önerilerimi kabul ettiğini gözlemledim. Ve bu davranışı kendi isteği üzerine değil ben istediğim için yaptığını fark ettiğimde şok oldum. Konuşmaya karar verdim. 

Açıklamam şöyle oldu +Cümlelerime "istersen" diye başlıyorum. "Hayır" deme hakkına sahipsin. Lütfen birşeyleri ben istediğim için yapmaktan vazgeç! Buna sen karar verebilirsin.. 

Aldığım cevap -İtiraz etme gibi bir şansım olmadı.. Törpülemem zaman alıcak.

Birbirimizin üzerine çıkıp tepinmeyi biraz azaltmamız gerekiyor. Kişisel isteklerimizi dile getirmekten kaçınmamalıyız fakat geri bildirimi de göze almamız gerektiğini unutmamalıyız... 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aramızda şehirler uzanıyor..

Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum  Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Kek

Yazıyor, siliyordum. Tekrar en baştan başlayıp.. Olmadı.. Sil. Tekrardan.. Sağ tarafı yanmış, sol tarafı çiğ kalmış bir kalıp kek gibi güne başladım. Hep bir yarımyamalaklık söz konusu.. 180 derece ısıya dayanamayan plastik kap mıyım? Bu ne hal?