Ana içeriğe atla

Beyaz Tebeşir

 


Güneşin en yakıcı saatleriydi. Ağaçların gölge oluşturduğu yerlere itina ile banklar yerleştirilmişti. Bank ve havuz başından insan akıyordu adeta. Bir çok dükkanda insanlar yığınlar oluşturmuş bilimum erzağı yağmalıyor, indirimli ürün kapışmaları çekişmeli geçiyordu. Közlenmiş darı kokusu hafif esintiler eşliğinde insanın nevsini gıdıklıyor, küçük çocukları mıknatıs gibi kendine çekiyordu.

Elinde beyaz  tebeşirle meydanın en kalabalık bölgesine geçti. Yere boş bir daire çizmeye koyuldu. Etrafından ona bir saniyeliğine bakıp yoluna devam eden insanlar geçiyordu. Aldırmadı. Daireyi çizmeye devam etti. Ne yaptığını anlamaya çalışan çocuklar annelerinin elinden kurtulup dairenin yanına koştu. Azar işiterek annesi tarafından sürüklenenler uzaklaşmaya başlamıştı. Neredeyse bir buçuk metre büyüklüğündeki dairenin çizimini tamamladı. Meraklı kalabalıktan aralıklarla sorular geliyordu. 


-Evladım ne yapıyorsun? 

+Çocuklarla oyun mu oynayacaksın? 


Aralarında konuşanları duyuyordu.


#Etraftaki çocukları oyalamak için çiziyor heralde. Öğretmen miymiş? Hıı öğrenciymiş öğrenci. Üniversitede okuyormuş.


Dairenin etrafında yürümeye başladı. Aradan on dakika geçmiş, çizgiden çıkmadan yürümeye devam ediyordu. Yavaş yavaş kalabalıktan homurtular yükselmeye başlamış, genç adama öfkelenen bir grup yakınında dikiliyordu. Yirmi dakikanın sonunda bir genç dairenin bir tarafından yürümeye başladı. Sonra iki, üç, dört... 

Daire tam tur tren düzenine dönüşmüş devam ediyordu. Hiç kimse konuşmuyor, sadece önündeki çizgiden çıkmadan yürümeye çalışıyordu. Kalabalık giderek artıyor dairenin üzerindeki gençlerin ne yaptığını anlamaya çalışıyorlardı. Bazıları video ve fotoğraf çekiyor bazıları ise motive edici kelimeler eşliğinde alkışlıyordu. Alkış başladığı anda kalabalığın bir kısmı eşlik ediyordu. Genç adam bir saate yaklaşmışken sıcaktan bitkin düşmüş ve daireden çıkmıştı. On beş dakika boyunca daireden kimse çıkmadı. Sonra yavaş yavaş tüm yorulanlar daire terk etti. Yaklaşık bir buçuk saat süren bu eylemin mühendisi genç adam, cebinden çıkardığı tebeşire baktı uzun uzun. Gülümseyerek tebeşiri cebine atıp evine doğru yürümeye başladı... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aramızda şehirler uzanıyor..

Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum  Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..

Dünya Zürafalar Günü

Boş odalarda geziniyor gözlerim Yırtık duvar kağıtları, yarısında perde olmayan pencereler ve dokunsam devrilecek olan klozet.. Dairenin kapısından çıkıyor, binanın merdivenlerini son kez aşındırıyorum.. Tekrarlanmayacağını bildiğin, An'ı kaybettiğin ve anıları kayıt etsen dahi yinelenmeyen kahkahalar Dünya zürafalar günü'nde derin bir kedere bırakabilir yerini.. Bir şeylerin yeri, sürekli ve yüksek hızla, başka birşeylere bırakıyor yerini.. Pazar ve ertesi gibi..

Kek

Yazıyor, siliyordum. Tekrar en baştan başlayıp.. Olmadı.. Sil. Tekrardan.. Sağ tarafı yanmış, sol tarafı çiğ kalmış bir kalıp kek gibi güne başladım. Hep bir yarımyamalaklık söz konusu.. 180 derece ısıya dayanamayan plastik kap mıyım? Bu ne hal?