Düşündüğümden de zor oldu adaptasyonum. Ruhumu dizginleyip daldım aralarına. Sokak sokak gezdim bedenleri. Bir bedeli vardı elbet. Asimile olmaya başlamıştım. Düşünmeden ve üşenmeden sözcükler dökülüyordu ağzımdan. Tüm kartları suya bastım. Kıyıda köşede kalanlar olmuş. Eksikleri tamamladım.
Değerlerimi yargılayanlara tıkadım kulaklarımı. Vasiyetini yazmaya zamanı kalmamış bir çöp olmaya başlamışım.
Ne garip..
Oysa katkısız karmıştım hamurumu.
İlmek ilmek işlemiştim içimdeki yünleri.
Ah bu boş boğaz günleri
Ah bantlı gözler
Vah haline düşünmekten aciz beyinler..
Diğerini kampçılayarak gün tamamlayan bağırsak kurtları
Ötekine gelecek sırayı bekleyen yaban çakalları..
Ağzından çıkanı filtrelemeye yeltenmeyenler
Ah dünya hali diyerek, dünyayı bu hale sokan toplu iğneler...
Zafer bugün de sizindir!
Armağan ettik sessizce..
Adeletsizliğimin canına yağsın tüm yağmurlar!
Yakmaya çalıştığım sigaramı söndürsün adsız rüzgarlar!
Yanıltıcı teraziler..
Ah soğukta üşüyenler
Vah haline sokaktaki hayvanların
Yer açamadık ya vicdanlarda, tıklım tıklım boşken üstelik!
Tüm sorun üstünlükte,
Yıldızlarca emirler dudaklarınıza laik.
Ceplerimde sözcükler
Ceplerimde derin anlamlar
Sırtımızdan eksik olmayan kırbaçların kirli izleri
Eseriniz, kasıt dolu, sindirmeye programlı, korkutucu tohumlar..
Duygusal yanımı bastırmamı bekleme benden! Ağlamak cesaret ister! Bir baş kaldırıdır, isyandır ağlamak...Toplumun, seni; güçsüz diye yaftalamasına direnmektir.. Ağlayarak bağırmak, yakarmak yüzyıllardır kültürümüzün duygularına ayna olmuş ve feryat, figan, ağıt olarak adlandırılarak yaşamaya devam etmiş günümüze kadar. 21.yy da ne bu poker masası sendromları? Nedir bu kendini gizlemeler?Nedendir? Niçindir? Bilinmeden bu kayganlık ruhlarımızda?Kursağıma saplamaktansa bu kor gibi demir prangaları, göz yaşlarımla yıkarım günahsız yanaklarımı!..
Yer açamadık ya vicdanlarda, tıklım tıklım boşken üstelik!
YanıtlaSilDaha fazla alana gerek yok değil mi?
Sil