Rüzgar şiddetini artırmıştı. Kendimi müziğin olası güzelliğine kaptırmış, çoktan seçmeli yolumda hedefime doğru ilerliyordum. Ansızın önümü bembeyaz, uzun ve yepyeni perdeler kesti. Rüzgara gafil avlanmışlardı. Islak ve çamurlu zeminle buluştuklarını gördüğüm an koştum. Beyazlıklarını ve temizliğiklerini bu kirli dünyada koruyabilsinler istedim...
Duygusal yanımı bastırmamı bekleme benden! Ağlamak cesaret ister! Bir baş kaldırıdır, isyandır ağlamak...Toplumun, seni; güçsüz diye yaftalamasına direnmektir.. Ağlayarak bağırmak, yakarmak yüzyıllardır kültürümüzün duygularına ayna olmuş ve feryat, figan, ağıt olarak adlandırılarak yaşamaya devam etmiş günümüze kadar. 21.yy da ne bu poker masası sendromları? Nedir bu kendini gizlemeler?Nedendir? Niçindir? Bilinmeden bu kayganlık ruhlarımızda?Kursağıma saplamaktansa bu kor gibi demir prangaları, göz yaşlarımla yıkarım günahsız yanaklarımı!..
Yorumlar
Yorum Gönder