Vücuduna ne kadar mikrop varsa bulaşmıştı. Köh köh öksüyor. Gözlerini ekrandan ayıramıyordu. Bu nasıl hapşırık? Zemin kattaki Nejla hanım eminim duymuştur. Ne kadar rulo kagıt havlu varsa, çöpteydi. Bitmek tükenmek bilmeyen, musluktan akan su gibi, burun deliklerinden dudağına süzülen sümükler... Bir tarafında şarj kablosu, diğer tarafında kulaklık! Bu hastalık sana hiç mi hiç yakışmadı. Mahallenin yılışık kedisi Müzeyyen'in her yiyecek verene yapışması gibi, paçalarına yapışmıştı bir kere..
Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..
Yorumlar
Yorum Gönder