Karanlık bir gündü. Sabah olduğunu alarm çaldığında fark etmiştim. Gökyüzü, olgunluğa erişmiş kırmızı elma edasıyla tepemde salınıyordu. Sabah ritüelini aradan çıkarıp, çalışma masama yöneldim ki, zilin sesiyle irkildim. Henüz Alfred (harika gözleri olan karga) bile uğramamıştı. Gelen postacıydı. Sabahın yedibuçuğunda kapı ancak ve ancak borç için çalabilirdi diye düşündüm. Öyleydi. Gerekli noktaları damgaladıktan sonra içeri döndüm. Evde bu saatte bulunuyor olmam şans eseriydi. Kredi takibi böyle birşey heralde diye geçirdim içimden. Hangi saat diliminde ve nerde olduğumu hiç sekmeksizin biliyorlardı.. Rahat bir nefes alıp, keyifle oturmama izin yoktu. Bu lüks ancak ormanın derinliklerinde bir göl kıyısında mümkün görünüyordu...
Gözlerime değen gözler yansımanla karşılaşıyor Gecenin karanlık tonlarında dahi binlerce sen büyüyor göz bebeklerimde. Güneşi delip, Ay'ı selamlıyorum Silüetini taşıyorum gölge niyetine Rüzgarın eteklerinde sarsılan sazlıklar yoldaş oluyor Kucak açıyor hasretliğime. Ilık bedeninin kokusu salınıyor Ciğerlerime çekiyorum tek nefeste. Şehirler uzanıyor aramızda Kafesimizin kapıları açık Bir adımda çıkılamıyor içinden Adın dökülürken dilimden Duyuramamanın endişesiyle lal oluyorum yeniden..
Yorumlar
Yorum Gönder