Kollarımı ve bacaklarımı o'nun kullanılmamış bölgelerine kenetlemeyi seviyorum. Bütünüyle deli olmayı ve bu deliliğe istekli bir partnerimin bulunması mutlu ediyor. Boş boş kanepede oturup, koyu yeşil duvarları izlerken, sessizce yanıma sokulup yumuşak ellerini yüzüme bastırıyor... Kahkaha patlatıyorum.. Tanrım; bu saçmalıklar olmasa gülemeyiz diye düşünüp başa sarıyor, yuvarlanıyoruz.. Çimlerdeymişcesine.. Saçlarını kesiyor, manikür yapıyor, birbirimizi kremliyoruz.. Yağmur yağıyor. Yaşadığımız kent sel altında. "Hadi sel'e kapılalım" deyip kendimizi sokağa atıyoruz.. Soğuk ruhumuzu ele geçirmeden tekrar dairemize dönüp, sevişerek birbirimizi ısıtmalıyız diyecekken üzerime atlıyor.. Gülüşmeler.. Ve tekrar yuvarlanıp bir bütün kalıyoruz..
Duygusal yanımı bastırmamı bekleme benden! Ağlamak cesaret ister! Bir baş kaldırıdır, isyandır ağlamak...Toplumun, seni; güçsüz diye yaftalamasına direnmektir.. Ağlayarak bağırmak, yakarmak yüzyıllardır kültürümüzün duygularına ayna olmuş ve feryat, figan, ağıt olarak adlandırılarak yaşamaya devam etmiş günümüze kadar. 21.yy da ne bu poker masası sendromları? Nedir bu kendini gizlemeler?Nedendir? Niçindir? Bilinmeden bu kayganlık ruhlarımızda?Kursağıma saplamaktansa bu kor gibi demir prangaları, göz yaşlarımla yıkarım günahsız yanaklarımı!..
Yorumlar
Yorum Gönder