Kapıdan girer girmez gocuğumu, bulunduğum yere bıraktım. Çanta, atkı, şapka ne varsa fazlalık derhal kurtuldum..
Birden gülümseyen tatlı yüzüyle bedenimi sardı. İçimde yeni tazelikler yeşerten bir kucaklaşma oldu ve kollarımı daha sıkı sarılma isteği kamçılamıştı. O küçücük, sevimli bedeni o gün bir yaş daha atmıştı. Küçük çekik gözleri, gülümsediğinde bir tık daha küçülüyor, ağzı genişliyordu. Ne kadar yakışıyordu gülmek..
Gözlerimi kapattım. Yeni demlenmiş çay tadında sıcacık tutulası narin eller gibi ikikatına çıkardı, anın keyfini..
-Ondakika daha kal, bizimle otur, dediğinde gitmem gerekiyordu. Eskiden ne çok zaman geçirirdik. Uzun kahve sohbetlerimiz, kahkahalarla bezenmiş yolculuklarımız olurdu. Gözlük camlarının üzerinden yüzüme bakar, uzun ve bir o kadar narin parmaklarıyla paketinden sigarasını çıkarıp yakardı. Sinirlense, asla ağrasif olamaz tiz ve yumuşak sesiyle musiki tarzında söylenirdi..:)
Sürekli süzülme hali, hayran bırakır nitelikte ve gösterişten epey uzak ve asla sıradan olamayacak kadar kendine has tavrı zihnimde hep aynı cümleyi tekrarlamamı sağladı.. "En iyisi".. Bu denli özel olmayı ve sadeliğindeki kadifemsi dokusuyla, ruhundaki samanyolu hep gözle görülür olsun.. Küçük kadın.. En iyisi.. Doğduğun güne övgüler.. Doğduğun için teşekkürler, sana..
Yorumlar
Yorum Gönder